Sitemizi kullanabilmeniz için tarayıcınızda javascriptlerin çalışmasına izin vermelisiniz.
Onceki
Kapat
Bekleyiniz, resim yukleniyor...
Sonraki
Sonraki
PetVet
Pzt - Ct  09:30 - 20:00
Pazar  10:00 - 18:00
Akut böbrek yetmezliği (ARF-Acute Renal Failure), böbrek fonksiyonunda ani olarak oluşan düşüş yüzünden vücudun sıvı ve mineral dengesindeki değişiklikler ile kendini gösterir. ARF sonucunda ortaya çıkan değişiklikler, neredeyse tüm vücut sistemlerini etkiler. Böbrekler; kanı filtreler, metabolizmanın atık ürünlerini idrarla eleyerek dışarı atar. Böbrekler ayrıca, vücut sıvılarının hacmini ve bileşimini (mineral konsantrasyonları ve asit baz dengesi dahil) düzenler ve kırmızı kan hücrelerinin (eritropoietin) üretimini uyaran ve kalsiyum dengesini (kalsitriol) düzenleyen hormonlar üretir. Akut böbrek yetmezliği; toksik maddeler, böbreklere giden kan ve oksijen akışının azalması, enfeksiyonlar, böbreklerin tıkanması (pıhtı) ve rüptüre (yırtık, hasarlı) bir mesanenin neden olduğu idrar eliminasyonunun engellenmesi gibi durumlarda şekillenir. Akut böbrek yetmezliği her cins ve ırkda görülebilirse de, yaşlı hayvanların akut böbrek yetmezliği için daha büyük risk altında olduğu düşünülmektedir. Akut böbrek yetmezliği, etilen glikol içeren antifrizlere hayvanın maruziyeti nedeniyle sonbahar ve kış aylarında daha yaygındır. Gözetim olmadan dışarıda dolaşmasına izin verilen kediler, etilen glikole maruz kalma potansiyeline sahiptir. ARF belirtileri genellikle şiddetli olmasına rağmen, spesifik değildir. ARF çok ciddi bir durumdur ve maalesef yoğun bakım altında tutulan hastalarda bile ölümle sonuçlanabilir. Akut böbrek yetmezliği gelişen hayvanda şu belirtilerin bir kısmı veya birçoğu sebepe bağlı olarak şekillenebilir. Hafıza bulanıklığı, sersemlik Koordinasyon bozukluğu Azalan idrar üretimi İdrar yapmak için zorlanma veya idrar yapamama İştah kaybı Halsizlik Kusma Zayıflık Su tüketimi ve idrara çıkma değişiklikleri Kedilerde Akut Böbrek Yetmezliği Tanısı Veteriner hekiminiz hastalığın neden olabileceği durumları anlamak için bir takım sorular sorarak olasılıkları değerlendirmeye çalışacaktır. Antifreeze (antifriz) olasılığı, yakınlarda aldığı bir ilaç ve operasyon geçmişi veya evdeki toksik olabilecek bitkiler (örn zambaklar) veya insan ilaçlarının (örn ibuprofen) alınma olasılığı gibi soruların ardından akut böbrek yetmezliğini tanımak ve diğer hastalıkları dışlamak için bazı kan ve idrar testlerinin de yapılmasına, ultrason veya röntgenle karın içinin görüntülemesine karar verilebilir. Kedilerde Akut Böbrek (Böbrek) Yetmezliğinin Tedavisi ARF; yoğun tedavi gerektiren, hayatı tehdit eden ciddi bir durumdur. Tedavi, ARF'nin altında yatan nedenin mümkünse tanımlanması ve yaşamı tehdit eden sorunların düzeltilmesinden oluşur. İlgili yazılar: Kedilerde Kronik Böbrek Hastalığı Kedilerdeki Böbrek Hastalıklarının İleri Düzeyde Tedavi Yöntemleri
Yolculuktan önce...! Kediniz ile seyahat etmeden önce kedinizin mikroçiplendiğinden emin olun. Kedinizin pasaport/karnesi seyahatiniz süresince yanınızda bulunmalıdır. Kedinizin sağlığının, seyahate uygun koşullarda olduğundan emin olmak için veteriner hekiminizle seyahat öncesi iletişime geçmeyi ihmal etmeyin. Seyahat edeceğiniz taşımacılık firmalarının, konaklayacağınız yerlerin hayvanlarla ilgili şart ve koşullarını bildiğinizden ve evcil hayvanınız için rezervasyon yaptırdığınızdan emin olun. Bazı kediler (yavru, yaşlı ve ürkek/kaygılı kediler…), özellikle kısa burunlu cinsler; (İran, Himalaya ve Burmese kediler) ırk olarak kalp ve akciğer sorunlarına yatkınlık gösterebilirler… seyahat öncesi veteriner hekiminize danışmayı ihmal etmeyin. Olası yan etkileri minimuma indirmek adına seyahatinizden 7-10 gün önce rutin aşıların yapıldığından emin olun. Kediniz yavru ya da yetişkin olsun, herhangi bir seyahatten önce bir taşıma kutusu edinmek en olmazsa olmaz adımdır. Taşıma kutusunu seçerken, kedinizin içerisinde rahatça hareket edebilmesi (kalkması, dönmesi, kolayca önünü görebilmesi vs. gibi) gerektiğini göz önünde bulundurmalısınız. Kedinizin güvenliği ve konforunun yanı sıra taşıma firmalarının şart ve koşullarına göz önünde bulundurarak plastik taşıma kutuları veya yumuşak yüzeyli kafesler seçmekte yarar vardır. Kedinizi taşıma kutusuna nasıl alıştırırsınız? Kediniz büyük olasılıkla kutuya girmeyi ilk fırsatta veterinere gitmekle özdeşleştirecektir. Bu zor durumdan onu ve sizi kurtarmak adına kutuyu evinizin orta bir yerine koyun ve içerisine kedinizin sevdiği oyuncaklar veya yumuşak bir battaniye koyarak kutuyu, meraklı kediniz için ilgi çekici bir hale getirebilirsiniz. Kediniz taşıma kutusuna girmek istemediğinde ne yapmalı? Eğer kediniz tüm bu uğraşlarınıza rağmen inatçılık yapıyor ve taşıma kafesine girmiyorsa, kedinizi kucağınıza alarak ve kafesi ona göstermeyerek onu ters bir şekilde kutuya yerleştirin. Seyahat öncesi kedinizin stresini azaltmanız için veteriner hekiminiz size reçeteli veya bazı sakinleşmeye yardımcı ürün veya ilaçlar tavsiye edebilir. Kedinizin kutuya alışması ve bunu pozitif bir tecrübe olarak hatırlaması açısından, kedinizi her kafesle yolculuk sonraası kucağınıza alıp okşayabilir, sevdiği bir mamayla ödüllendirebilirsiniz. Araba ile Seyahat Kedinizi araba ile seyahat ederken kedinizi serbest bırakmamalısınız. Bu sizin ve onun güvenliği için çok önemlidir. Bu herhangi bir kazaya sebep olabileceği gibi cam veya kapıların açılması esnasında kediniz kaçıp kaybolabilir. Taşıma kutusunu fren anında sarsılmayacak bir yere koyduğunuzdan ve kutunun üzerini kapatan bir bavul veya örtü bulunmadığından emin olun. Bu hava sirkülasyonunu kısıtlar ve kedinizin çok sıcağa maruz kalmasını ve hava için çok mücadele etmesine sebep olur. Kedim neden seyahat sırasında değişik nefes alıyor? Kediler genelde araba ve uçak seyahatlerinde normalden daha fazla miyavlayar, dillerini dışarı çıkarır ve hızlı nefes alıp verirler. Bunu yapma sebepleri vücut ısılarının yükseldiği (strese bağlı veya sıcaklıkla ilgili olabilir) anlamına gelir ve bunu kendi vücut ısılarını düşürmek amacıyla yaparlar. Kedinizin düzenli olarak su içtiğinden emin olun. DİKKAT! Kedinizi asla bagaja koymayın! Kedinizi asla bagaja koymayın! Kedinizin düzenli olarak su içtiğinden emin olun. Kedinizi ne olursa olsun park halindeki bir arabada bırakmayın! Birkaç dakikalığına da olsa, camlar açık da olsa, arabadaki sıcaklık dışarıdaki sıcaklıktan daha yüksek olacaktır!! İPUÇLARI Taşıma kabının altını yumuşak bir battaniye veya sıvı emici bir örtüyle kaplamanı küçük kazaların üstesinden gelmeniz açısından faydalı olacaktır. Bu özellikle eklem rahatsızlığı bulunan yaşlı kedilerin konforu için önemlidir. Kediniz geçmişteki seyahatlerinizde stres yaşadıysa, seyahat öncesi veterinerinizle tekrar görüşmenizde fayda vardır. Otobüs veya Tren ile Yolculuk KARAYOLU TAŞIMA YÖNETMELİĞİ MADDE 38’E GÖRE, (6) Özel kafeslerinde kedi, köpek ve kuş gibi evcil hayvanlar bagaj taşımaya mahsus bölümlerde taşınabilir. Taşıtın içinde yolcularla birlikte canlı hayvan taşınamaz. Gerekli hallerde, yolcu alınmaksızın evcil hayvanların taşıtın içinde taşınabileceği özel sefer ve servisler düzenlenebilir. Bu fıkraya uymayan yetki belgesi sahiplerine 2 uyarma verilir. Sorun yaşamamak adına buradan ulaşabileceğiniz bu yasayı göz önünde bulundurmanızı tavsiye ediyoruz. Eğer kısa süreli bir tatile gidiyorsanız, kedinizi güvenilir birisine emanet etmeniz vs belki de daha iyi olacaktır. Ya da özel aracınızla gitmeniz... Sorun yaşamamak adına seyahat etmeden önce seçeceğiniz firmanın hayvan taşıma politikasını olduğuna ve bunu iyice değerlendirdiğinizden emin olun. Uçak ile Yolculuk Uçuştan bir süre önce mutlaka havayolunuz ile de şu konuları konuşup, kurallara uyduğunuzdan emin olun. Kafesin boyutları Kilo sınırlaması Her yolculuk öncesi veteriner hekiminizle mutlaka görüşüp dikkat etmeniz gerekenler hakkında bilgi alın. Uluslararası yolculuklarda da gideceğiniz ülkenin varsa karantina kuralları, istedikleri belgeler gibi kanunları araştırıp herşeyi öğrenip hazırladığınızdan emin olun. Seyahat Sonrası Yapılacaklar Seyahat sonrası stresi Yabancı yer stresi Gidecek yere ulaştığınızda, kedinizi kafesinden çıkarmadan önce camların ve kapıların kapalı olduğundan emin olun. İlk olarak kedinizi tek bir odaya alıştırmak, eve uyumunu arttırmak adına daha kolay bir adım olabilir. Kedinizin yolculuk stresinden kurtulması adına mama, su, yatak ve kumunu bulunduğu odada bulundurduğunuzda da kediniz kısa sürede yabancı yerde bulunma stresinden kurtulacaktır. Kedilerinizi yaklaşık bir hafta iç ortamda gözlemleyip, dışarı çıkması konusunda dikkatli olmanızı ve bir haftanın sonunda dışarı çıkmasını öneriyoruz.
Pankreas Ne Zaman Keşfedilmiştir? Tarihte ilk kez Herophilus M.Ö.300’lerde pankreası tanımlamış ve bundan yaklaşık 400 yıl kadar sonra, organ, Rufus tarafından "pankreas" olarak isimlendirilmiştir. Pankreas nasıl bir organdır? Kısaca ifade etmek gerekirse; pankreas hem iç salgı (Endokrin: örn. insülin) hem de dış salgı (Egzokrin: örn. amilaz, lipaz, tripsin...) yani sindirime yardımcı maddeler salgılar. Bu dış salgı içindeki maddeler inaktif formda olup, bağırsakta aktif hale geçerler ve yağ, şeker ile proteinlerin parçalanmasını sağlarlar. Pankreas bu işlevlerinin dışında ayrıca bikarbonat sentezinde görev alarak vücudun alkali ph dengesini düzenler yani vücudun genel asit-baz dengesini korumakla yükümlüdür. Çocuklarımızda özellikle belirli hastalık durumlarında bozulan bu dengenin yerine konmasında emeği büyüktür. Pankreatit nedir? Pankreatit akut (ani gelişen) ve kronik (uzun döneme yayılan) seyirli olmak üzere ikiye ayrılır. Akut ve kronik arasındaki ayrımı yapmamız klinik açıdan zor bir durumdur. Akut pankreatit belirtileri daha çabuk ilerlediğinden kroniğe kıyasla daha kısa sürede tanısına erişebildiğimiz söylenebilir. Akut ve kronik pankreatitin nedenleri de bazı durumlarda farklılaşabilmektedir. Akut pankreatitisin reversibl (iyileşme) oranı kronik pankreatitlere oranla gözle görülür derecede fazladır. Bu kurulu düzen pankreasın hastalık durumunda yani bahsettiğimiz akut pankreatitte; bu inaktif şekilde bulunan maddelerin bir şekilde daha pankreas içindeyken veya bir nedenle çevre dokulara ulaşarak aktif hale geçip pankreas dokularını sindirmesi ve buna karşı yaygın bir inflamasyonun gelişmesi ile başlayan; organizmada çeşitli komplikasyonlara yol açan bir hastalık tablosudur. Bu durum dokuları parçalamaya başlar. Akut pankreatit bu kontrol dışı dokuların parçalanması olayına karşı vücudun ortaya koyduğu savunma ve sonuçlarına verilen isimdir. Akut pankreatitis'de özellikle son yıllarda tripsin enziminin kalıtsal ve gelişimsel mutasyonlarından dolayı insanlarda belirgin bir artış gözlenmiştir. Aynı insanlarda olduğu gibi hayvanlarımızda da bu durumla sanılanın aksine sık karşılaştığımızı artık söyleyebiliriz. Kedi ve köpeklerde nedeni belirlenemeyen pankreatit vakaları insanlara oranla daha fazla görülmektedir. Hem düzenli kontrollerin aksatılmaması hem de hayvanlarımızda olan her davranış ve hareket değişikliğini kesinlikle göz ardı etmememiz gerektiğinin altını çizmemiz lazım. Özellikle karaciğer ve safra kesesi enfeksiyonları sonrası, safra taşları, inflamatuar bağırsak hastalıkları, verilen ilaçlar ve bazı besin maddeleri, kedilerin hepatik lipidosis'i yani karaciğer yağlanmaları gibi durumlar akut pankreatiti tetikleyen nedenlerden en belirginleridir. Kediler ve köpeklerde belirtiler sadece ufak farklılıklarla değişmektedir. Akut pankreatite bağlı ölümlerin büyük kısmı septik komplikasyonlara bağlıdır. Ayırıcı tanıda safra yolu hastalıklarının akut komplikasyonları, intestinal obstruksiyon diğer adıyla bağırsak tıkanmaları, bağırsak beslenme durumları, bağırsak iç içe geçmeleri veya iskemi (beslenememesi), içi boş organ perforasyonu ve peptik ülser hastalığı (mide ülserleri) unutulmamalıdır. Teşhisinde altın standart geliştirilememiştir ve acil bir durumda tanı oldukça güçleşebilir. Pankreatik amilaz ve lipaz ölçümü tanıda en başta gelen metoddur ancak bu enzimlerin spesifite ve sensitivitesi düşüktür. Hemogram - genel kan tablosu ve kanın biyokimyasal değerleri, pankreatik enzimlerin değişim kriterleri ultrasonografi altında pankreatik değişimler ve klinik tablo tanı kriterlerimizde önceliğimizdir. Hayvanımın pankreatit olduğunu nasıl anlarım? Akut vakalarda gelişen ağrı komplikasyonları özellikle tanıya gitmemiz için ışık tutan yollardan birini çizer. İlgisizlik, saklanma isteği, sürekli gözlerini yumarak tepkisizce oturma pozisyonunda uzun süre kalma, yeme ve tuvalet alışkanlıklarındaki değişiklikler göz ardı edilmemeli ve kesinlikle düzenli olarak kontrol edilmelidir. Nörolojik semptomlar, ilerleyen kilo kaybı, fazla su tüketimi ve fazla idrara çıkma, sarılık, vücut ısısında düşme, karın bölgesinde hassasiyet gibi durumlar da gözlenebilir. Genel olarak sindirim sistemini etkileyen durumlar gözlenir. Örn; iştahın kesilmesi, yemeğe isteğinin azalması, bulantı belirtileri veya şiddetli kusma ile seyreden süreçler, halsizlik, çevreye ve özellikle sevdiği şeylere ilgisizlik, inatçı olan ya da olmayan ishaller görülmektedir. Risk Faktörleri Kedi ve köpeklerde risk faktörleri değişmektedir. Genel olarak ırksal yatkınlıklar görülmektedir. Köpeklerde diabetis mellitus, hiperkortisolizm, hipotiroidizm, tümörler, travmalar, kolanjijitisler (safra kesesinin iltihaplanması), kanamalı hastalıklar, obezite, aşırı yağlı beslenme, vitamin ve minarellerden eksik beslenme, ağır travmatik operasyonlar pankreatit durumlarını tetikleyebilir. Özellikle pankreası etkileyen ilaç kullanımları (bazı kemoterapötikler, çeşitli otoimmun baskılayıcılar, hormonlar, bazı anestezikler, kortizon v.b.) köpeklerde büyük bir risk faktörü oluşturabilir ve bu ilaçların kullanımında dikkatli olunmalıdır; pankreatik değerler sürekli kontrol edilmelidir. Kedilerde ise; daha spesifik bir ayrım olmaksızın çoğu yaş skalasında ve durumlarda görülebilmektedir. Genellikle kolanjiohepatit (hem karaciğerin hem de safra kanallarının iltihaplanması) durumlarında, uzun süreli sıkça açlık durumlarında tetiklenen hepatik lipidosizlerde, inflamatuar bağırsak hastalıklarında, safra kanalı tıkanıklıklarında, neoplasi ve travma durumlarında tetiklenmektedir. Ayrıca kedilerin bilinen ve ülkemizde ayrıca tüm dünyada sıklıkla gördüğümüz viral hastalıkları büyük bir tehlike arz etmektedir. Özellikle kedilerin FIP hastalığı, toksoplazma gondii enfeksiyonu, herpesvirus gibi etkenler rol oynamaktadır. Toksik maddelerin de kazayla alınımı da pankreatit riski yaratır. Peki bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? Tedavi edilebilir mi? Seçeneklerimiz nelerdir? Uzun süren uğraşlar sonucu tanıya ulaştığımız zaman, hasta sahibi olan sizler ve hekimleri olan bizler bu yorucu sürecin farkında olmalı ve kabullenmeliyiz. Özellikle pankreatit tedavisi uzun süren bir süreç olup, hem bizler hem sizler hem de çocuklarımız için yıpratıcı bir süreçtir. Ağrı yönetimini iyi yapıp, bu süreçte hastalarımızın refah düzeyini yüksek tutmaya çalışmaktayız. Bunun yanı sıra antibiyotik tedavisi ile birlikte semptomları gidermek için sıvı destek tedavileri, kusma önleyiciler, mide koruyucular, karaciğer ve böbrekler için çeşitli destek maddeleri, vitaminlerden yararlanmaktayız. Tanıya giden yolda pankreatitin sebebine bağlı olarak tedavi protokolü değişmekte olup, herhangi bir tümöral ve yetmezlik durumlarında farklı seçenekler de eklenmelidir. Diyet kontrolü yapılmalı, hayvanın asit-baz durumuna, kilo kontrolüne göre seçilmeli ve sıkı bir şekilde yönetilmelidir. Pankreasın iç organların ve vücut dengesinin bel kemiği olduğu asla unutulmamalı ve dikkatli bir şekilde kontrol edilip, her zaman bu konuda bilinçli bir şekilde hareket edilmelidir. Küçük canlarımızın sağlıcakla ve mutlu bir pankreasla kalması dileği ile... :)
Eğer kedinize sarılmayı seviyorsanız, artık bilim de sizin yanınızda. Kucağınızda rahat bir şekilde kıvrılıp yatmış bir kedinin sesinden daha rahatlatıcı bir ses var mıdır? Siz de hemfikirseniz, artık bilim de sizi destekliyor. Araştırmalar, mırlayan bir kedinin titreşimlerinin, sahiplerinin sağlığına çeşitli şekillerde faydalı olabileceğini kanıtladı. Ses Uygulaması San Diego, Nöroakustik Araştırma Merkezi direktörü Dr. Thompson, nöroakustik ve tedavi edici ses uygulamalarını araştırıyor. Ses, insan deneyimi için çok önemlidir ve sesler duygusal bir tepki yaratabilir - okyanusun sesi rahatlatıcı olabilir, ancak trafik sıkışıklığında korna çalan otomobillerin sesi aşırı derecede stresli olabilir. Bir kedinin mırlaması, 20-140 Hz aralığında titreşime sahiptir ve stres düzeylerini düşürmek de dahil olmak üzere birçok tedavi edici fayda sağlar. Bu titreşim, solunum güçlüğü olarak da bilinen, nefes darlığı semptomlarını azaltabilir. Kedinizin nefes darlığını da, onu okşayarak azaltabilirsiniz - kazan kazan durumu! Amerika Ulusal Tıp Kütüphanesi, mırlama sesinin kan basıncını düşürebileceğini söylüyor. Titreşimler enfeksiyon ve şişliklerin tedavisinde yardımcı olabilir. Bir çalışma, kedi sahiplerinin kalp krizi geçirme riskinin %40 oranında azaldığını, ancak bu durumun köpek sahipleri için söylenemeyeceğini tespit etti. Fiziksel Sağlığınıza da Yararları Var Bunlardan bazıları çok bariz şekilde görünebilir. Oturup bir kediyi okşamak, elbette rahatlatıcı bir eylemdir. Ancak bir kedinin mırlası daha da derin bir seviyede faydaya sahiptir. Yukarıda belirtilen titreşim frekansı, eklem ve tendon onarımında ve yaraların tedavisinde yardımcı olabilir. Bazı anekdot raporlarına göre, karnınızın üzerinde mırlayan bir kedi, PMS semptomlarınızı azaltabilir. Tedavide ses uygulaması, tarih boyunca farklı kültürlerde kullanılan bir yöntem olmuştur. Ses şifasını kullanan ilk bilinen insanlar Avustralya'daki Aborijinlerdir. Bunun için bir "didgeridoo" kullanıyorlardı - düşük titreşimler üretmek için üflenen uzun ve insan yapımı bir alet. Aborijin şifacılar, kabilelerinin hasta üyelerini iyileştirmek için ses terapisini kullanmaktadır. Bu sesler sadece kırık kemiklere ve kas yırtılmalarına yardımcı olmakla kalmayıp, zihinsel hastalıklarla mücadele eden bireylerde, düşünce ve iç dünyalarını rahatlatıp stabilize etmek için de yardımcı olmuştur. Kısaca, eğer kedinize sarılıp onu okşayarak rahatlamak için herhangi bir bahaneye ihtiyaç duyuyorsanız, şimdi meşru, bilimsel bir nedeniniz var. Yazar: Ruthie Darling | Kaynak
"İzmir'de yaşandı! Kediden bulaşan parazit gözlerini kör etti İzmir’de yaşayan iki genç kadının bir gözleri kedi dışkısında bulunduğu belirtilen bir parazit nedeniyle kör oldu." "Basında çıkan, çoğu abartılı ve gerçeği yansıtmayan haberler üzerine bu yazıyı yazmaya karar verdim. Konuya genel olarak yaklaşırken, kedi ve köpeklerden bizlere geçebilecek olan parazitler hakkında özet ve genel bilgi vermek istedim, yararlı olması dileği ile." Kedi ve köpeklerde bağırsaklarda yaşayan (özellikle yavru kedi ve köpeklerde) Askarit’lerden Toxocara canis ve Toxocara cati (alt türler), insanlara geçerse, yani parazitin yumurtası yanlışlıkla yutulursa, "larva migrans" denilen durum insanlarda şekillenebilir. Askaritler, insanda ergin bağırsak solucanı haline gelmez, ancak larva halinde kalır ve yerleştiği organda (beyin veya göz) problem yapabilir. Ancak bu parazit yumurtalarının insanlar için enfeksiyon oluşturması için uygun ortamda (ısı ve nem) ortalama 21 gün süre ile kalıp enfeksiyon yapabilme yetisi kazanması lazımdır. Ayrıca pire yumurtalarının yutulması ile gelişen parazitler de vardır (Cestod- Dıph. caninum). Pirelenen hayvanlarda ve insanlarda bu pire yumurtalarının yutulması halinde bağırsaklarda parazit oluşabilir. Bu durum, daha çok el yıkama alışkanlığı olmayan 5 yaş altı çocuklar için riskli olabilir. Zaten biz veteriner hekimler, yavru kedi ve köpeklere kliniklerimize başvurulduğu taktirde tüm iç ve dış parazitlere karşı %100 etkili, ruhsatlı ilaçlar vererek zoonozları (hayvanlardan insanlara geçebilen) engeller, öncelikle hayvan sahiplerini korumaya başlarız. Her gelen yavruya dışkı kontrolü yaparız ve olası paraziter etkenler uygun yöntemlerle tarafımızdan elimine edilirler. Genel olarak yavrular, iç parazitlere karşı, 6 aylık olana kadar, her ay düzenli olarak anti-paraziter tedaviye tabi tutulurlar. Hayatlarının diğer dönemlerinde de periyodik olarak da yine anti-paraziter ilaçlama ile veteriner hekimleri tarafından korunurlar. Pire-kene ilaçları her ay düzenli olarak tüm kedi ve köpeklere yapılmaktadır. İç parazitlere karşı koruma, eğer hayvanın yaşam koşulları aksini gerektirmiyorsa, genel olarak her 3 ayda bir geniş spektrumlu bir antiparaziterle yapılır. Ancak bir kedi veya köpek pirelenmişse artık farklı bir tedavi planı uygulanır ve iç paraziter uygulamalar en az 3 ay süreyle her ay yapılır. Kaldı ki evde yaşayan, avlanmayan ve çiğ et veya çiğ balık tüketmeyen kedi ve köpekler düzenli olarak veteriner hekimler tarafından kontrol altında olan, anti-paraziter tedavileri yapılan kedi ve köpekler; paraziter açıdan zoonoz riski taşımazlar. İnsanlarda Toxoplasma gondii ile enfeksiyon ise yine son konak olarak enfekte kedinin dışkısı ile bulaşık Toxoplasma gondii oositlerinin (yumurtalarının) direkt veya indirekt yolla alınması ile oluşur. Sağlıklı insanlar eğer etkeni alırlarsa, hafif bir nezle gibi enfeksiyonu atlatabilirler. Ülkemizde ve U.S.A’da yapılan araştırmalara göre toplumun %40'i aşagı yukarı bu enfeksiyona karşı pozitiftir. Yani toplumun büyük bir kısmı hayatlarının bir döneminde enfeksiyona uğramış ve bağışıklık kazanmıştır. Normal ergin insanlarda enfeksiyon sorun olmazken, immunsupress insanlarda (HIV, kemoterapi gören kanser hastaları vb) ve gebe olup hamileliginın ilk 3 ayinda, toxoplasma negatif bir kadında, eğer etken alınırsa, sorun oluşabilir. Bu tip bağışıklığı düşük insanlarda enfeksiyon ciddi seyrederken, gebe kadınlarda enfeksiyona bağlı olarak düşük olabilir veya doğan bebek özürlü olabilir. Toxoplasma’nın da kediden bulaşması icin (farzedelim ki, kedi pozitif ve dışkıyla oosit-yumurta- atıyor), dışkının dış ortamda en az 3 gün kalması lazım ki, yine enfeksiyon kabiliyeti kazansın. Eğer kedi dışkısını her gün atarsanız, yani kum kabını her gün temizlerseniz (gebeler eldiven giymeli) kedinizden size toxoplasma bulaşması söz konusu olmaz. Kuralına uygun olarak kum kabından dışkıyı atmak, kimseye zarar vermez. Ayrıca şu da önemlidir ki; kedi tüyünden oosit (yumurta) geçmez!!! Ancak, iyi yıkanmamış meyva sebze eğer bulaşıksa veya çiğ kıyma yerseniz de toxoplasmayla kolayca enfekte olabilirsiniz. Yine, evde beslediğiniz köpeğiniz de size dışarıdan kumlarda oynarken enfekte dışkıyla bulaşan tüyleri ile toxop oositi taşıyabilir. Kısaca hijyene dikkat etmelisiniz. Kediniz kesin olarak evde yaşıyorsa, risk nerdeyse yok gibidir aslında. Ayrıca bir kedinin toxoplasma gondiye karşı antikor geliştirmesi yani IgG seviyesinin pozitif olması da, mutlaka hasta olduğu ve sürekli oosit çıkartacağı anlamına da gelmez. Şüpheli kedilerin klinik olarak hastalık belirtisi göstermesi ve daha ileri tetkiklerin teşhisin kesinleşmesi için yapılması gerekir. Yurt dışında ve biz burada veteriner hekimler olarak kimseye kedilerini evden attırmıyoruz. Zoonoz olarak mantar enfeksiyonları veya başka hassas olunması gereken özel durumlar elbette vardır, ancak düzenli hekim kontrolünde olan hayvanlardan insanlara normal şartlarda hastalık geçmez diyebiliriz. Daha önce de söyledim. Bazı basın organları veya fikri olup bilgisi olmayan insanlar extrem olayları yalan yanlış sansasyon amaçlı kullanıyorlar. Hayatımızda yer alan tüm hayvan ve insanlardan, hatta çevremizden, hijyenik kurallara uymadığımız zaman her şeyi kapabiliriz. Sorumluluklarımız çift taraflı olarak devam etmelidir. Kontrol altındaki kedi ve köpekler gerçekten masumdur ve sahip oldukları ailelere, çocuklara, hasta, yaşlı insanlara, aslında topluma salt sevgi ve mutluluk veren, karşılık beklemeden sevgiyi öğreten, içimizdeki merhameti hatırlatan canlılardır. Selamlar, Dr. Emel Başaran Veteriner Hekim
Bu enfestasyonun belirtileri tanınmalı ve kedinizin bu istenmeyen konukları hemen tahliye edilmelidir. Kulak uyuzu; kedi ve köpeklerde ama özellikle kedilerde daha sık olarak karşımıza çıkan bir sağlık sorunudur. Otodectes cynotis olarak adlandırılan kulak uyuzunu daha çok yavru kedilerde görürüz ancak her yaştaki kedi de bu etkenle enfekte olabilir. Etken, kedinin yaşadığı ortamda tek başına uzun süre canlı kalamaz ama uyuzu taşıyan kediyle olan direkt temas veya kedinin bulaştırdığı çevrede bulunan, aynı yatağı paylaşan kedilere bulaşma söz konusu olabilir. Kesin teşhis, etkenin alınan swapla bir hekim tarafından mikroskop altında görülmesi ile konulur. Kulak kiri olarak adlandırılan her akıntı kulak uyuzu sebebiyle oluşmaz bazı enfeksiyonlar da benzer bir görüntü sergiler. Yapılan mikroskobik incelemede bakteri, mantar gibi etkenler de uyuz etkeni ile beraber kombine olarak görülebilir. Tek başına sadece uyuzun oluşturduğu enfeksiyonlarda kulağın durumu ile kombine enfeksiyonlardaki görünüş aynı değildir. Miks enfeksiyonlarda akıntı ve kirli görünüş daha fazla olabilir. Tedavi Kulağın uygun topikal temizleyicilerle birlikte iyice temizlenmesi tedavinin esasını oluşturur ve uygulanan ilaçların daha iyi bir şekilde etkilemesini sağlar. Ayrıca anti-paraziter tedavinin de veteriner hekiminiz tarafından yapılması gerekecektir. Burada kullanılacak olan ürün tipi, kulağın ve enfeksiyonun derecesine göre veteriner hekim tarafından seçilmelidir. Eğer klinik ortamı dışında evde tedavinin devamı olarak size kulakları için ilaç reçete edilirse nasıl kullanmanız gerektiği yine açıklanmalıdır. Tedavi edilmeyen kulak uyuzları kulakta daha ileri boyutlarda hasara ve orta-iç kulak enfeksiyonlarına duyma kayıplarına yol açabilirken deri ve tüyler üzerine buluşan akarlar yine yaygın ve aşırı kaşıntı yalama ile karekterize dermatolojik problemlere neden olur ki, bu durum hem kedinin hem de sahiplerinin hayat kalitesini etkiler ve daha kapsamlı tedaviler gerektirir. Korunmada dikkat edilecek olan hususlar arasında, kedilerin iç ortamda bakılmaları ve sokağa çıkışlarının engellenmesi ve düzenli olarak hekim kontrolünde tutulmaları önemle rica olunur.
Yaz mevsiminin geldiği şu günlerde birçok hayvan sahibi camlarını açarak dışardaki güzel havanın tadını çıkartmaktadır. Ancak bu şekilde seyreden sıcak havalar maalesef ev kedilerinin yaşamını riske atmaktadırlar. Korumasız pencereler, açık/yarı açık (vasistas) bırakılan pencereler ve veya balkonlardan düşen kediler veteriner hekimlikte sık karşılaşılan ve "Yüksekten Düşme Sendromu" olarak adlandırılan ciddi bir sağlık sorununun ana yüklenicisidirler. Yaz süresince veteriner kliniklerine haftada ortalama 3-5 yüksekten düşme vakası geldiği söylenebilir. Yüksekten düşme hakkında kısa hatırlatmalar yaparsak; Kedilerin çok yüksek hayatta kalma iç güdüleri vardır. Bilerek yüksek alanlardan atlamazlar ve genellikle kazara pencere, teras ve balkonlardan düşerler. İyi bir avcı olan kedilerin olası avlarına karşı yüksek oranda konsantrasyon gösterme güdüleri vardır. İstedikleri zaman olası ava dikkatlerini tamamen verirler. Bu sırada başka bir kuş veya diğer bir hayvan kolayca dikkatlerini bozabilir, bu da dengelerini kaybetmelerine sebep olur. Genellikle yüksek yerlerde oturmaktan korkmayan ve yükseklerde bulunmaktan hoşlandıkları bilinen kediler, maalesef bazen kendilerini düşmekten koruyamazlar. Tırnakları ile ağaç vs gibi yüzeylere tırmanış sırasında tutunabilirlerken, düz zeminlerde bu mümkün olmaz. Kediler yüksekten düştükleri zaman tam olarak dümdüz ayaklarının üzerlerine düşmezler. Aksine ayakları biraz yanlara açılarak düşerler. Bu da, daha çok ciddi biçimde kalça ve kafa yaralanmalarına neden olur. Yine yanlış bilinen bir inanışla, kedilerin bir iki katlı yerlerden düştükleri zaman yüksek yerlerden düşenlere nazaran, kazayı yaralanmadan atlatacaklarının sanılmasıdır. Oysa kısa mesafelerden düşerken kediler, kendi vücut dengelerini düzgün basarak düşmek amacıyla kuramazlar. Mesafesi az katlı binalardan düşmek, onlara dengelerini kurmak için gerekli zamanı veremez. Yüksekten düşen bir kediyi, düştüğü yerden kalkabilirse, yol kenarlarında caddelerde sersem bir halde gezinirken görebilirsiniz. Tanımadıkları çevrede yaralı olarak gezinen bu kedileri de en kısa sürede bir veteriner hekim muayenehane veya hastanesi ulaştırmamız gerekmektedir. Yüksekten düşen kedilerin kol bacak gibi iskelet sistemi hasarlarının yanı sıra, yumuşak dokularında, çenelerinde, iç organlarında ciddi anlamda yaralanma, yırtılma ve kanama riski vardır. Yapılan tetkiklerle (röntgen ve kan tahlilleri ile) hangi organlarda hasar oluştuğu tespit edilir ve uygun tedaviler ile yaşam hakları korunmaya çalışılır. İlk 72 saat ve sonraki 10 gün mutlaka dikkatli izlenmesi gereken sürelerdir. Hepinize Sağlıklı ve Güvenli bir Yaz Geçirmeniz Dileği ile Sevgilerimizi İletiyoruz.
Acaba Kediler Herhangi bir Klinik Belirti Göstermeden Mantar Taşıyıcısı Olabilirler mi? Halk arasında mantar olarak adlandırılan dermatofitosiz; deri, kıl kökleri ve tırnaklarda sık görülen bir enfeksiyon olup, hayvanlar ve insanlar arasında oldukça hızlı seyreden bulaşmalara neden olur. Yaşlı ve yavru kediler ile, bağışıklık sistemi baskılanmış bireyler risk altındadır. Mantar enfeksiyonu genel olarak yüz, kafa veya kuyruk bölgesinde tüy dökülmesi ile kendisini gösterir. Kaşıntı bazı olgularda vardır, ancak tipik bir bulgu değildir. Yangılı, kuru, kepekli ve kabuklu lezyonlar kimi durumda fark edilebilir olsa da, kimi zaman bu lezyonların hiçbirisi belirgin olmayabilir. Bazı orta dereceli vakalardaki belirtiler, mite (akar) enfeksiyonuna benzeyebilir. Uzun tüylü kedilerde belirgin bir şikayet olmasa da, etkeni taşıyan kedi bulaştırıcı rol oynayabilir. Yavru kedilerde erken dönemdeki klinik belirtiler; yüz, kulaklar ve patilerde başlayabilir. Kedilerin yalanma alışkanlıkları ile de enfeksiyon, tüm vücuda hızlıca yayılabilir. Fungusların bazı türleri toprakta yaşamasına rağmen, toprağın eşelenmesi, üzerinde yürünmesi vb ile bulaşabildiğinden, insan ve hayvanlar için enfeksiyon kaynağı olma riskini barındırmaktadırlar. Hayvanın üzerinde bulunan mantar; onun yatağını, fırçalarını, oyuncaklarını yani çevresini de kontamine eder (bulaşıp yayılır). Yapılan çalışmalarda mantar sporlarının 18-24 ay boyunca bu ortamlarda canlı kaldığı görülmüştür. Mantar sağlıklı deriyi enfekte eder. Ancak eğer deri üzerinde kaşıntılardan dolayı oluşan çizik ve yaralanma varsa, bu yüzeyleri daha çabuk enfekte ederler. Kedilerin tüylerine bulaştığında öncelikle tüy kökünü zayıflatır ve dökülmelere neden olur. İlerleyen zamanlarda geniş alopesik (tüysüz) alanlar oluşur. İleri derece enfeksiyonlarda ise deride geniş alanlarda yangı, kepeklenme ve kabuklanmalar da şekilenir. Eğer tırnaklar enfekte olursa, kolay kırılan ve deforme, şekli bozulmuş tırnak yapıları şekillenir. Nasıl tedavi edilir? Şüpheli durumlarda deriden kazıntılar ve örnekler alınarak tüy ve kıllar mikroskop altında incelenir; mantar sporları aranır, mantar kültürü yapılabilir veya Wood’s lambası ile UV ışığı altında inceleme yapılır. Bazı mantar türleri UV ışığı altında elma yeşili rengi olarak adlandırılan renkte parlarlar. Ancak atlanılmaması gereken önemli nokta, bu patojen mantar etkenlerinin sadece bir kısmı UV altında renk değişimi yapar. Diğer türlerle enfeksiyonda ise renk oluşumu görülmez. Sonuçta Wood's lambası ile teşhiste pozitif sonuç alınması mümkün iken, negatif sonuçlar mantarın olmadığı anlamına gelmez. Eğer fungal kültürü yapıldı ise, burada oluşan üremeler dikkatli bir şekilde incelenerek teşhis konulabilir. Teşhisin temel kriteri, mantar kültürü yapılmasıdır. Eğer evde beslenen birden fazla hayvan varsa, hepsinin kültür yapılarak enfeksiyon açısından incelenmesi gerekmektedir. Sağlıklı kedide mantar enfeksiyonu kendi kendine 6 ay gibi bir sürede iyileşebilirken, yapılan tedavi ile süreç oldukça kısalır. Topikal (bölgesel) olarak uygulanan ve türe uygun şampuanlar, banyolar ve/veya kremlerle orta dereceli lezyonlar tedavi edilebilirken; çok yaygın ve metabolik sorunu nedeniyle bölgesel tedavinin yeterli olamayacağı vakalarda sistemik ilaçlar veteriner hekim tarafından birarada kullanılabilir. Tedavi ortalama 6 hafta kadar sürebilirken, bazı vakalarda daha uzun sürelerde bile enfeksiyonun tamamen atlatılmadığı da görülebilir. Bu durum tamamen, "hangi hayvanın, hangi mantar türü ile, ne kadar enfekte olduğuna" bağlıdır. Mantar kültür sonuçlarının negatif olarak adlandırılması için, gerekli bekleme süresinin 30 gün olduğu düşünüldüğünde, bu sonuç alınana kadar tedaviye devam edilmesi gerekliliği açıktır. Evdeki kontamine alanlarda mantar sporlarının 18- 24 ay arası canlılığını koruduğu bilindiği için, evin ve çevrenin düzenli olarak temizlenmesi ve elektrik süpürgesi ile makinelenmesi; mantar sporlarıyla tekrarlayan enfeksiyonlardan ev halkını ve petleri koruyabilmek için önemlidir. Süpürge torbası bekletilmeden dışarıya çöpe boşaltılmalı ve temizlenebilen yüzeyler çamaşır suyu ile (1:10 oranında sulandırılarak) silinmelidir. Hayvan sahibinin el hijyenine dikkat etmesi ve kedisinin veya köpeğinin tüyleri ile temas etmiş kıyafetlerini uygun biçimde temizlemesi de unutulmaması gereken korunma yöntemlerinin arasında sayılmaktadır.
Kedinizin hangi aşıya ihtiyacı olduğunu anlamanız için, aşılama prosedürlerini ve immunizasyon (bağışıklık) ile ilgili beklenen yararları ve olası riskleri bilmeniz gerekmektedir. Kediniz için hangi aşının gerekli ve uygun olduğuna, ancak bu bilgilere sahip olduktan sonra karar verilmesi önemlidir. Kedinizin yaşam şekli, çevre koşulları, sağlık geçmişi ve şimdiki sağlık durumu ve kullandığı ilaçlar; verilecek kararı etkilemektedir. Kedim neden aşı olmak zorundadır? Bağışıklık sistemi kedinizin sağlığının korunmasında çok önemli bir konuma sahiptir. Bu kompleks sistemin en önemli işlevi; özel hücre ve moleküler yapılar ile kedinizi virüs, bakteri ve diğer parazit ve organizmalardan kaynaklanan enfeksiyonlardan korumaktır. Aşılar; kedinizin bağışıklık sisteminin belli bazı hastalık etkenleri ile karşı karşıya kaldığı durumlarda, bu etkenlere karşı savaşa hazır olmasına yardımcı olur. Aşılar, antijen içerirler. Antijenler hastalık etkenine benzese de hastalık yapma kabiliyetleri yoktur. Aşı yapıldığında kedinizin bağışıklık sistemi koruyucu bir cevap geliştirir ve kediniz bu hastalık etkenlerine bir şekilde maruz kaldığında bağışıklık sistemi; ya enfeksiyondan kedinizi koruyacak ya da hastalığı hafif geçirmesine yardımcı olacaktır. Aşılar bulaşıcı hastalıkların kontrolünde önemli rol oynasalar da birçoğu istenilen seviyede bağışıklık oluşturmaz veya oluşan yanıt her kedide aynı seviyede olmayabilir. Dolayısı ile aşılı olsa bile kedinizi bulaşıcı hastalığı kapabilecek çevrelerden uzak tutmalısınız. Yavru kedilere neden seri aşılamalar yapılır? Yavru kediler doğumdan sonraki ilk saatlerde annelerinden emdikleri sütten geçen (maternal) antikorlar (koruyucular) sayesinde kendi bağışıklık sistemleri gelişene kadar korunurlar. Ancak bu pasif antikorlar doğumdan sonraki haftalarda azalarak kaybolurlar ve yavru kedi enfeksiyonlara açık hale gelir. Aşılamalar başladığında eğer maternal antikorlar halen yavru kedide yüksek seviyede bulunuyorsa yapılan aşılarla maternal antikorlar çarpışırlar ve bağışıklık siteminin doğru bir şekilde aşıdan yararlanmasını engelleyebilirler. Yani aslında her yapılan aşı koruma sağlayamayabilir. Dolayısı ile ilk aşılamalar, yavru kediler 6 ila 8 haftalık iken, 3-4’er hafta aralarla maternal antikor seviyesi azalana kadar yapılır. Bazı kedilerde maternal antikorların 12 haftalık olana kadar kanda bulunduğu bildirilmiştir. Aşılama başlarken eğer kediniz için uygun ve güvenli ortam varsa, maternal antikorların azalacağı dönem sonuna kadar aşılama ertelenebilir. Zorunlu olarak yapılması gereken aşılar nelerdir? Uluslararası Veteriner Hekimler Birliği (WSAVA) tarafından yayınlanan aşılama klavuzunda kediler için yapılan aşılar iki kategoriye ayrılarak önerilerde bulunulmuştur. Core/Non-Core (yapılması zorunlu olan ve zorunlu olmayan) aşılar. Core aşılar tüm kediler için gerekli olan ve hayati önem taşıyan aşılardır: Karma aşı; Panleukopeni (kedi gençlik/distemper), Calicivirus, Herpes virus içeren aşılar ve kuduz aşısı. Non-core aşılar ise kedinin yaşam şartları göz önünde bulundurularak yapılması gereken aşılardır. Bu aşılar ise; Kedi Leukemia Virüsü (FeLV), Bordotella, Chlamydophilafelis ve Feline Immunodeficiency Virüs (FIV) aşısıdır. Veteriner hekiminiz hangi aşının yapılacağına; kedinizin yaşı, yaşam şartları ve sağlık durumuna göre karar vermelidir. Kedim ne kadar sıklıkla aşılanmalıdır? Hekiminiz; aşılama programını ve sıklığını kedinizin yaşı, sağlık durumu çevre ve yaşam şekline bağlı olarak programlayacaktır. Kedinizin aşıya ihtiyacı olup olmadığı, mevcut aşıların yeterli koruma sağlayıp sağlamadığı veya özel bir sağlık sorunu olan kedinizin yıllık aşılarının yapılmaması veya ertelenmesi durumunda bu karardan onun nasıl etkileneceğini ancak daha önce yapılan aşıların antikor titre seviyeleri (yani koruyuculuk seviyesi) ölçerek anlaşılabilir. WSAVA ve BSAVA gibi kuruluşlarca yayınlanan aşılama kılavuzlarında antikor seviyesi ölçümleri ayrıntılı olarak açıklanmakta ve Feline Vaccicheck Antikor Eliza Testi ile bu titre ölçümlerinin yapılması ve uygun durumdaki kedilere aşı yapılması önerilmiştir. Kliniğimizde aşı programları yukarıda özetlenen bilgiler ışığı altında; kedinizin yaşadığı ortam, yaşı ve sağlık durumu göz önüne alınarak uygulanmaktadır.
Soğuk havanın, kedi ve köpekler üzrindeki olumsuz etkilerini biliyor olabilirsiniz, ancak sıcak hava da aynı şekilde tehlikelidir. Havanın size çok sıcak gibi gelmediği günlerde bile. Riskleri bilip hazırlıklı olmak, evcil hayvanınızı güvende tutacaktır. Hazırlıklı Olun: Veteriner Hekiminizle sıcak havanın yaratabileceği riskler (ve eğer evcil hayvanınızla bir seyahat planınız var ise bu konu) hakkında görüşün. Evcil hayvanınızın her daim, sınırsız taze suya erişiminin olduğundan; ve eğer dışarıdaysa, mutlaka gölgelik bir alana erişebildiğinden emin olun. Pire, kene ve sineklerden geçen (sivrisinek, kumsinegi) kalp kurdu leishmaniasis ve diğer ölümcül kan parazitlerinden kedinizi ve köpeğinizi korumak için uygun reçeteli tasma ve damla kullanın. Veteriner Hekiminize, sıcak çarpması belirtilerini nasıl anlayacağınızı danışın. Evcil Hayvanınızı Evde Bırakın Mümkün olduğunca, siz dışarıya çıktığınızda evcil hayvanınızı evde bırakın. Evcil hayvanınızın konforu için ev içerisinde farklı sıcaklıklarda alanlar sağlayın Bir evcil hayvanı, gölgede ve/veya pencereleri aralık olsa bile asla araç içinde bırakmayın. Hava sıcaklığı çok yüksek olmasa bile, araç içleri çok hızlı şekilde ölümcül sıcaklıklara ulaşabilir. Geçen Süreye göre Araç içi Sıcaklığı (*): Geçen Süre Hava Sıcaklığı (C) - (Araç Dışı) 21 24 26 29 32 35 0 dakika 21 24 26 29 32 35 10 dakika 32 34 37 40 43 45 20 dakika 37 40 43 45 48 51 30 dakika 40 43 45 48 51 54 40 dakika 42 45 48 50 53 56 50 dakika 44 47 49 52 55 58 60 dakika 45 48 50 53 56 59 1 saat > 47 49 52 54 57 60 * San Francisco Üniversitesi'nin yayınıdır. Onlara Konforlu bir Ortam Sunun Eğer dışarısı sizin için sıcaksa, onlar için çok daha sıcaktır Beraber gerçekleştireceğiniz yürüyüş, koşu veya bisiklet turlarını havanın serin olduğu saatlere bırakın Köpeğinizi, patilerini yakabilecek asfalt gibi sıcak yüzeylerden uzak tutun Veteriner hekiminize, köpeğinizi sıcak havadan korumak için güneşten koruyucu sprey önerip önermediğini danışın Köpeğinizle Birlikte Egzersiz Yapmak Veteriner hekiminize, köpeğiniz için bir egzersiz planı başlatmadan önce danışın. Kilolu köpekler ve kısa burunlu köpek ırkları sıcak havalardaki egzersizlere karşı daha yüksek risk altındadır. Özellikle hava sıcaklığının yüksek olduğu saat dilimlerinde, asla köpeğinizle yürüyüş, koşu veya bisiklet turlarını gerçekleştirmeyin Sık sık mola verin Hem kendiniz için hem de evcil hayvanınız için her zaman yanınızda yeterli su bulundurun Sıcak Çarpmasının Belirtileri Eğer bu belirtilerden herhangi birini görürseniz derhal tıbbi destek alın: Kaygı, gerginlik Nefes alma hızında artış Huzursuzluk Salya salgılamada artış Ruh halinde istikrarsızlık, değişkenlik Normal dışı dişeti ve dil rengi Bayılma
Kedi ve köpeklerin yaz aylarında sıcak araba içinde bırakmanın, ısı çarpmalarının ne kadar tehlikeli olduğu aşağı yukarı herkes tarafından bilinirken soğuk hava şartlarının da petlerin sağlığı için tehlike doğurabileceği unutulmamalıdır. PetVet olarak havaların iyice soğumaya başladığı bu mevsimde size bazı önerilerde bulunmak istiyoruz; Kış check-up’ı: Senede bir kez rutin olarak petlerinizi check-up’tan geçirmeniz önerilmekte iken, özellikle sert kış aylarına girmeden bu kontrolü yaptırmanın tam zamanı olduğunu hatırlatmak isteriz. Mevsim değişikliği ve soğuk havanın da etkisi ile bazı medikal sorunlar, örneğin artritler (eklem ağrıları) daha da kötüleşir. Dolayısı ile petinizin kışa hazır ve sağlıklı olarak girdiğinden emin olmalısınız. Dayanıklılık limitlerine dikkat: İnsanlar gibi petlerin de soğuğa karşı dayanıklılıkları farklıdır. Tüylerinin yapısı, vücuttaki yağ oranı, aktivite seviyeleri ve genel sağlıkları; onların tolerans seviyesini belirler. Çok soğuk havalarda sizin ve köpeğinizin soğuk havadan kaynaklanan sağlık problemlerinden korunabilmeniz için yürüyüş sürelerinizi bazen kısaltmanız gerekebilir. Artrit problemi olan yaşlı hayvanlar, soğukta ve karda daha zor yürürler ve kayma ve düşmeye daha yatkındırlar. Uzun ve kalın tüy yapısına sahip köpekler soğuk havaya nispeten daha dayanıklı iken, yine de çok soğuk onlar için de tehlikelidir. Kısa tüylü köpekler daha az korunaklı oldukları için soğuğu daha çabuk hissederlerken, kısa bacaklı köpekler de daha çabuk soğuktan etkilenirler çünkü vücutları ve karınları karla kaplı yere daha yakındır. Şeker, kalp ve böbrek hastası olan veya hormonal dengesizliği olan (örneğin cushing hastası) petler vücut ısılarını ayarlamakta daha fazla zorlanırlar. Çok düşük dereceler onlar için tehlikelidir. Yine aynı sorunla çok genç veya yaşlı hayvanlar da karşı karşıyadır. Petlerinizin normal vücut ısılarını ve limitlerini bilmelisiniz. Eğer bilmiyorsanız lütfen veteriner hekiminize danışınız. İçeride kalmalılar: Kedi ve köpekler soğuk kış günlerinde içeride kalmalıdırlar. Yaygın ama yanlış olan bir inanış, onların soğuğa dayanıklı olduklarını ve kürklerinden dolayı üşümediklerini söyler, ama bu doğru değildir. Tıpkı insanlar gibi kedi ve köpekler de donmaya ve hipotermiye maruz kalırlar, dolayısı ile soğuk havalarda içeride tutulmaları gerekir. Uzun ve kalın tüylü köpekler (örneğin Huskyler) soğuk iklime daha fazla dayanıklı olsalar da havanın eksileri gösterdiği zamanlarda onlar da uzun süreler dışarıda bırakılmamalıdırlar. Zehirlenmelere dikkat: Çok ufak bir antifreeze damlası bile petiniz için öldürücü olabilir. Bir damla bile olsa etrafa saçılan bu maddelerin hemen temizlenmesi gerekmektedir. Ayrıca petinizin ilaç kutularına, ev temizlik ürünlerine, potansiyel olarak zehirli olabilecek toksik gıdalara örneğin soğan, tatlandırıcılar (xylitol) ve çikolataya da ulaşamamasına dikkat ediniz. Seçenekler sunmalısınız: Aynı insanlar gibi petleriniz de konforlu bir uyku alanına ve ısı değişimine dayanıklı, ılık yerlere ihtiyaç duyarlar. Onların bu ihtiyaçlarına cevap verecek uygun alanlar temin etmelisiniz. Kulübe temini: Hiçbir zaman soğuk havalarda köpeklerin uzun sürelerde dışarıda bırakılmasını tavsiye etmiyoruz. Ancak kış aylarında petinizi içeride tutmanıza imkan yoksa, ona soğuktan korunması için ılık bir ortam sağlayacak rüzgardan korunaklı bir barınak temin etmeniz gerekmektedir. Kulübede donmaya karşı önlem alınarak, kulübe zemini yerden mümkün olduğu kadar yukarıda olmalıdır. Ayrıca alt zemine serilen ve düzenli olarak değiştirilen kalın dokumalı battaniyeler temin edilmelidir. Elektirikli ısıtıcılar yangına neden olabileceği için kullanılmamalıdır. Sokak Kıyafeti: Eğer köpeğiniz kısa tüylü ise, soğuk havalarda üşümesi kaçınılmazdır. Köpeğinize dış ortamda gezmesi için sıcak tutacak kazak veya benzer kıyafetler almalısınız. Eğer yeteri kadar kuru kıyafeti yoksa ıslanan giysileri onun vücut ısısını hemen düşürecektir. Bazı köpek sahipleri petleri için ayakkabı tercih etmektedirler. Bu tarz ürünlerde ise uygun numarayı kullanmanız gerekmektedir. Biraz gürültü yapın: Sıcak bir araba motoru dışarıda yaşayan kediler için uygun bir yer gibi görünse de ölümcül sonuçlar doğurabilir. Arabanızı çalıştırmadan altına bakıp, ayrıca motoru çalıştırmadan korna çalarak içeride soğuktan saklanmış olabilecek otostopçu ufaklıkları saklandıkları yerden çıkartmaya çalışınız. Soğuk arabalara dikkat: Yazın sıcak havalarda aşırı ısınan arabalar onlar için ne kadar tehlikeli ise kışın motoru kapanan arabada o kadar soğuk ve tehlikelidir. Buzdolabı etkisi yapar ve içeride kalan petiniz buz keser. Daha önce bahsettiğimiz gibi yavru, zayıf, yaşlı, hasta veya soğuğa adaptasyon zorluğu çekecek bir sağlık durumu olan petlerinizi hiçbir zaman tek başına soğuk bir arabada bırakmayınız. Gerekli olmadıkça uzun araba yolculuklarında onları evinizden çıkartmayınız veya arabada yalnız bırakmayınız. Patilerini kontrol edin: Köpeğinizin patilerini soğuk hava kazalarına veya yaralanmalarına karşı sıkı sık kontrol edin. Çatlayan veya kanayan bir pati yürürken aniden şekillenen bir topallık, bir kaygan zeminden veya pati aralarına sıkışan bir buzdan kaynaklanmış olabilir. Pati aralarındaki tüyleri ayrıca temizleyerek bu tarz birikimlerin oluşmasına engel olabilirsiniz. Tasma ve Çip: Petlerin çoğu, yolların karla kaplandığı durumlarda, aşina olduğu kokuların buzlar altında kalması ile yollarını kaybetmektedirler. Dolayısı ile adres ve kimlik bilgilerini barındıran bir tasmaları veya varsa ideal olandır ki bilgileri güncel bir mikroçip, kaybolma durumunda kurtarıcı rol oynayacaktır. Kurulama: Yürüyüşten döndükten sonra köpeğinizin patileri bacakları ve alt karın bölgesi çeşitli kimyasallar, antifreeze gibi, yalaması durumunda toksik olacak maddelerle ıslanmış olabilir. Eve döndükten sonra patileri dahil tüm ıslak alanların yıkanması ve kurulanması bu tarz zehirlenmelerin önlenmesine yardımcı olacaktır. Bazı buz çözücüler petler için güvenli olup, bu tarz güvenliği olan ürünleri kullanmaya genel olarak özen gösterilmesi gerektiği de çevremizde bulunan komşularımıza hatırlatılmalıdır. Problemlerin farkına varılması: Eğer petiniz titriyor, ağlıyor endişeli bir tavırla dolaşıyor veya hareket etmesi yavaşlamış ve halsiz görünüyorsa veya sıcak yer bulmak için toprağı eşeliyorsa hemen içeriye alınmalıdır çünkü hipotermiye girdiğinin belirtileri şekillenmiştir. Donma olaylarını fark etmek her zaman erken dönemde mümkün değildir ve maalesef 3-4 gün sonra organ hasarı oluştuktan sonra anlaşılabilir. Böyle bir durumdan şüpheleniyorsanız hemen veteriner hekiminize danışmalısınız. İyi beslenme: Kış ayları boyunca petinizin sağlıklı kiloda olması önemlidir. Bazı hayvan sahipleri fazla kiloların soğuk aylar için ideal olduğunu düşünse de, fazla kiloların genel olarak sağlık sorunlarına yol açtığını unutulmamalıdır. Petinizin ideal kilosunu bilmeli ve kilosunu sağlıklı olabileceği seviyede tutmaya özen göstermelisiniz. Veteriner hekiminizle konuşmalı ve soğuk hava şartlarında enerjisi yüksek gıdalar hakkında bilgi almalısınız. Hepinize sağlıklı günler dileriz. photo credits: independent.co.uk | westernwildlife.org | petradioshow.com | huntindawg.com | doggysdigest.com | breedingbusiness.com | bopvets.com | cdc.gov | mattmeadmpls.com
1
2
3
4
5
6